Çok eski tarihlerden itibaren büyük uygarlıklar da mühendisler ile hükümdarların yakın temasta olduğu ile beraber çok önemli mevkilere getirildikleri bilinmektedir. Mühendisler insanlık için yararlı olabilecek olan doğanın sunmuş olduğu tüm malzemeleri kontrol altına almaya çalışırlar. Mühendislik tarihine baktığımızda Mezopotamya zamanından beri Dicle ve Fırat arasında yapılan bölgedeki çalışmaların etki ettiği söylenmektedir.
Tarihleri sürekli merak edilen Sümerler dünyaca bilinen ilk mühendislik çalışmalarını inşa eden toplum olarak bilinirler. İlk mühendislik çalışmalarının Babiller ve Asurlular zamanında ortaya çıkan eserlerle yapıldığı bilinmektedir. Günümüzde inşaat kanunlarına baktığımızda Babil kralı Hammurabi tarafından derlenen kanun tasarısının geçerli olduğu bazı maddeler karşımıza çıkmaktadır.
Uygarlıklara baktığımızda ilk planda inşaat uzmanları eski mısırlılar tarafından çıkmıştır. Türkiye’de ise mühendislik tarihi 1773 yılında açılmış olan Mühendishane olan Bahri Hümayun’ un kurulması ile birlikte başlayan ve Mühendishane olarak ilk üniversite özelliğini taşıyan bugünkü adıyla İstanbul Teknik Üniversitesi’dir. Türkiye’de Mühendislik Tarihi, birçok kavramı da içinde barındırmaktadır.
Mühendislik Eğitiminin Önemi
İstanbul Teknik Üniversitesi, kurulduğu dönem koşullarına bakıldığında o dönemin en modern ve kapsamlı üniversite kanunlarından bir tanesi olan inşaat mühendisliği kanunnamesi ile kurulan ilk mühendislik alanındaki derslik olma özelliğini taşımaktadır. Mühendislik üniversitelerin tarihi tanzimat dönemi ile birlikte başlamıştır.
Mühendislikle ile ilgili olarak belirlenen eğitim prensipleri üç basamaklı şekilde benimsenmiştir. Bunun için kurulmuş olan yedi kişilik bir meclis vardır. Osmanlı tarihinde Darülfünun olarak geçen mühendislik üniversiteleri terim ve anlam itibari ile batılı ülkelere ayak uydurmak adına 1933 yılında İstanbul Üniversitesi olarak değiştirilmiştir. 1934 yılında yeni çıkarılan talimatname ile yeni esaslara göre belirlenen üniversite kanunnâmesinde mühendislikle ilgili birçok detaya yer verilmiştir.
Mühendislik eğitimi ile ilgili belirlenen amaç bireylerdeki tasarım yeteneklerinin geliştirilerek ve tasarıma ait sorunların çözümlenmesi yolunda nitelikli mezun öğrenciler yetiştirilmesidir. Mühendislik alanında lisans ve yüksek lisans eğitimlerini de önem verilmektedir. Bu dalda okuyan öğrenciler için zihinsel ve kişisel kabiliyetlerini mevcut bulunduğu noktadan en yüksek seviyeye çıkartmak ve alanında bilgi sahibi mezunlar ve bilim adamları yetiştirmek için her türlü araştırma ve eğitimlerin verilmesi mühendislik eğitimi veren üniversitelerin temel görevleri arasına girmiştir.
Mühendislik Eğitiminin Amacı
Mühendislik okuyan öğrencilerin ezbere dayalı bir sistem içerisinde olmaması gerekmektedir. Üniversite ve sanayi işbirliği ile birlikte verilecek olan eğitim de mühendislik ve endüstriyel alandaki problemlerin çözümü ile ilgili yorum yapabilme ve beceri kazandırma konusunda faaliyet gösterilmesi gerektiği hedeflenmiştir.
Mühendislik alanında yapılan farklı kurum ve kişiler tarafındaki araştırmaların sonucunda bazı ifadeler ön plana çıkmıştır. Mühendislik alanlarının bilimsel bir bilgiye dayanması gerektiği ve meslek olarak icra edecek olanların bulunduğu şartlardaki sosyo ekonomik güçleri yönlendirmesi ve medeniyetin gelişmesine direk katkıda bulunması hedeflenmiştir.
Mühendislik okuyanların Türk endüstrisi ve teknolojisi için yeni düşünceler bulması ve bu düşünceleri bilimin yönlendirmesi ile insanlığın yaşam koşullarına değiştirilebilir nitelikte kazandırılması hedeflenmiştir. Türkiye’deki mühendislik anlayışı bir düşünce sistematiğine bağlıdır. Özellikle matematiksel düşünme becerisinin yüksek olması gereken mühendislik alanında bilim ışığında elde edilen tüm verilerin deneyimler ve akıl yürütme sentezi ile insanlık adına yarar getirmesi çabalamaktadır.
Mühendislik Eğitimi Kapsamı
Optimum seviyedeki bir çözüme ulaşabilmek için fiziksel kaynakların ve zamanın bilim ve ekonomi ile paralel bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Doğada bulunan tüm malzem e ve güçlerin kontrol edilerek bir sanat olarak icra edilmesini sağlayan mühendislik bilinmeyen ve ölçümü imkânsız olan çok seçenekli durumlarda insanların örgütlenmesine yönetilmesine ve yararına olabilecek durumların ortaya çıkarılması için gerekli bir daldır.
Bilimin uygulamaya dökülmesi sanatı olarak değerlendirebileceğimiz mühendislik alanının temel amacı gerçekler içerisinde bilimsel olarak ortaya konulan ilkelerden faydalanmak ve bu ilkelerin uygulamaya konulmasıdır.
Yaşayan toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde sorunlara pratik çözümler getirmek ile güvenli ve ekonomik bir platform sağlamaktır. Türk mühendisliğine baktığımızda yapılacak olan programlarda mühendislik eğitimi ile ilgili geliştirilmesi gereken özellikleri taşıyan öğrencileri tanımlamak için bazı yetenekler aranması gerektiği şartlar arasına konulmuştur.
Mühendislik Eğitiminde Aranan Yetenekler
Mühendislik bilgilerini uygulamaya yönelik matematik ve temel bilimler yeteneklerinin olması en önemli faktörlerden bir tanesidir. Yapılacak olan çalışmalardaki deneylerin tasarlanması bunların uygulamaya geçmesi ve çıkacak olan verilerin analizlerinin yapılması ve analiz sonuçlarında yorumlama yeteneğinin kazandırılması temel niteliklerin başında gelir.
Mühendislik çalışmalarında disiplinli bir şekilde grup halinde çalışabilme yeteneği de aranmaktadır. Mühendislik problemlerini tanımlamak için modelleme ve çözme yeteneği profesyonellik ve birleşen ve etik sorumlulukları alan farkındalık sahibi bireylerin yetiştirilmesi ve iletişim kurabilme yeteneği önemlidir.
Mühendislik ile ilgili çözümlerin bakış açısı olarak evrensel ve toplumsal değerlendirilmesi ve bunların etkilerinin kavrulduğuna bilmesi yaşam boyu öğrenmeye açık bir çalışma yeteneğinin olması yönetmelik kapsamında bilgi sahibi olunması gerekmektedir. Türk mühendislik eğitimin amaçları içerisinde uygulamalar için gerekli olan bütün araçları ve becerilerin teknik bakımdan kullanılması bir yetenek olarak düşünmektedir.
Türkiye’de Mühendisliğin Tarihçesi
Nesilden nesile aktarılacak olan mühendislik bilgilerinin yaratıcılık araştırma ile ilgili teknikler ve oluşan problemleri kendi kendine çözme yöntemleri ortaya çıkmaktadır. 1800’lü yılların ilk çeyreğinden itibaren Türkiye’de mühendislik eğitimine önem verilmiştir. Başladığı günlerde çok fazla ilgi görmesede 1940 yılların gelmesiyle birlikte ve 1960 yıllardan itibaren okulların yeniden açılmasıyla mevcut mühendislik alanlarındaki dalların geliştirilmesine ve bir düzene oturtulmaya başlanmasına sağlayıcı faktörler elde edilmiştir.
Türkiye’de Mühendislik, dünyanın birçok ülkesinde de olduğu gibi mesleki açıdan bir ünvandır. Türkiye’de askeri mühendis yetiştirmeyi hedefleyerek açılmış olan İstanbul Teknik Üniversitesi’nin temeli Bahri Hümayun’un kurulmasıyla başlamıştır. Daha sonrasında 1839 yılında Nafiya Nezareti kurulmuş 1867 yılında da ilk 30 mühendisini yetiştiren mülki mühendisi ve İslahiye Sanayi mektebi açılmıştır. 1883’te sivil hizmet ihtiyacını karşılamak için Hendesei Mülkiye mektebi mühendis yetiştirmek amacıyla açılan diğer okullardan biridir.
Yüksek mühendislik mektebi ise 1909 yılında Nafiye Nezareti ne bağlı açılmış olan bir okul unvanını almıştır. 1910 ile 1928 yılları arasında Türkiye’de 237 adet mühendis mezun olmuştur. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte 1926 yılında İstanbul Darülfünun Fen fakültesine bağlı kurulmuş olan makina ve elektrik eenstitüsünde bu alandaki mühendislik eğitimlerine başlanmıştır.
Mühendislik Fakültesi Eğitim Mezuniyet Tarihi
1926’da yapılmış olan dört yıllık eğitim sonunda mezun olan mühendislere yüksek mühendis unvanı verilmiştir. Darülfünun 1933 yılında çıkarılmış olan bir kanun ile kapatılmıştır. O dönemde İstanbul Üniversitesi adıyla açılan yüksek öğretim kurumu yetkilenmiş ve bu üniversite bünyesinde yüksek mühendis mekteplerinin devamına karar verilmiştir.
1931 yılında yüksek mühendislik okullarından mezun olabilmek için beş yıl okuma zorunluluğu getirilmiştir. Mezun sayıları bu dönemlerde çok az iken, 18 kişi 1937 yılında, 7 kişi 1938 yılında, 6 kişide 1939 yılında elektromekanik yüksek mühendisi olarak mezun olmuştur. 1937 yılında elektromekanik alanında elektronik kısmı ile Muhabere Şubesi birleştirilerek 1940 yılında 7 adet elektromekanik mühendisi 6 adet elektrik mühendisi, 1942 de ise 11’er adet elektrik ve elektromekanik yüksek mühendisi mezuniyeti sağlanmıştır. Bu dönemden sonra yüksek mühendis unvanları kaldırılmıştır.
1942/1943 eğitim öğretim yılında uçak mühendisi ve deniz inşaat mühendisliği bölümleri açılmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi olarak teşkilâtlandırılmış olan yüksek mühendislik okullarının ilk kurulan fakültelerinden bir tanesi elektrik fakültesi olmuştur.
Türkiye’de Mühendisliğin Gelişimi
Türkiye’deki mühendis yetiştiren firma okulların içerisine 1943 yılında Yıldız Teknik Okulu eklenmiştir. 1958 ve 1959 öğretim yıllarında ise gece eğitimleri verilerek akşam teknik okulları açılmıştır. Tarihi kronolojisine baktığımızda 1969 yılı devlet mühendislik mimarlık akademisi, 1982 senesinde Yıldız Üniversitesi 1992 senesinde de Yıldız Teknik Üniversitesi adını alarak mezun vermeye devam etmiştir.
Amerika dışında kurulan ilk yüksekokul konumunda olan Robert koleji 1863 yılında İstanbul’da kurulmuş ve 1912 yılında ise mühendislik lisansı verilebilecek okul olarak yetki verilmiştir. Mühendislik alanında Türkiye’de elektrik mühendisi olarak ilk mezun 1925 yılında verilmiştir. Robert Kolejinin adı 1973 yılında Boğaziçi Üniversitesi olana kadar yaklaşık 314 adet Türk elektrik mühendisi mezun olmuştur.
1950 yılından sonra Türkiye’de Amerika üniversite modelinin yansıtılması hedeflenerek teknokrat kargo yetiştirmek adına atılımlar yapılmıştır. 1955-1963 yılları arasında Türkiye’nin en eski üniversitelerinden dördüncüsü olarak kabul edilen Karadeniz Teknik Üniversitesi kurularak dört fakülte ile eğitim öğretimine başlamıştır. Batılı ülkelerden farklı olarak Türkiye’de yapılan mühendislik programlarında yaşanılan bazı sorunlardan ve uygun formasyon da olmayan eğitimlerden dolayı mühendislik alanında öğrenci yetiştirilmemesine sebebiyet veren durumlar hasıl olmuştur.